26 Kasım 2007 Pazartesi

SATILIK VATAN

SATILIK VATAN

Türkiye Cumhuriyetini Türkiye yapan yapı taşlarımız, cumhuriyetin ilk yıllarında temeli atılmış olan sanayi kuruluşlarımız özelleştirme safsatası ile bir bir yabancılara peşkeş çekiliyor.
“Babalar gibi satarım” dediler.
Tekel’i israil’lilere sattılar

· Kar edeni de zarar edeni de satacağız.
K.Unakıtan
ŞEKER FABRİKALARI İSRAİL’lilere satıldı.

· ÜLKENİN İŞGAL ALTINA GİRDİĞİNİ SÖYLÜYORLAR GELSİN İŞGAL ETSİNLER …PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR… TÜPRAŞ’I RUS’LARA SATARMISIN DİYORLAR SATARIM ARKADAŞ…
K.Unakıtan
Tüpraş’ı Amerika’lılara sattılar.

· 20,000 doları veren kızımızı götürür..
Binali YILDIRIM
Telekom’u İsrail asıllı Yahudilere,

· Ne banka bırakacağız ne fabrika ne de işletme limanda bırakmayacağız hepsini satacağız…
K.Unakıtan

Limanları yunanlılara sattılar…..!

· Stratejik yer imiş ne stratejisi önemli olan müşteri bulmak, müşteri gece gelsin pijama ile karşılarına çıkarım.
K.Unakıtan
Dedi SEKA’yı YUNANLILARA sattılar…

· Sümerbank tarihten siliniyor elinde bir şey kalmadığı için ismini de satıyoruz,
K.Unakıtan
Dedi İngilizlere sattılar..




Veee son bir örnek

“-BEN BU ÜLKEYİ PAZARLAMAKLA MÜKELLEFİM”
R.Tayyip ERDOĞAN

Öyle bir çıkmaza sürüklendik ki halk temelsiz ve içi boşaltılmış bir demokrasi söylemiyle “seçilmiş faşizmine” mahkum bırakılmıştır.
Milletvekili olarak seçtiklerimiz “genel başkan ne derse biz onu uygularız, evet derse evet, hayır derse hayır deriz” gibi güdülen bir sürü anlayışına girmişlerdir. Bu mu demokrasi?...
Ben oy vereceğim o beni temsil edecek ama kendi çıkarı için emperyalistlerce satın alınmış genel başkanına boyun eğip memleketin satılması için çıkarılan her yasaya evet diyecek.
“çevremiz mutlu kalsın “ sen de bir yorum yap bakalım dediğimde dört yaşındaki kızımın yanıtı böyle oldu...
En uzak yollara bile ilk adımla gidilir sözünden hareketle; tüm aydınlar, demokratlar, işçiler, köylüler tüm duyarlı insanlar olarak birbirimize kenetlenmek, çocuklarımıza da bu konuda birer demokrasi savaşımcısı ve yılmaz savunucuları olarak yetiştirmek zorundayız.
Atatürk ilke ve inkılapları ışığında yürümeye ant içtik. Bu ülke, bu vatan lazıyla çerkeziyle, alevisiyle sünnisiyle, türküyle kürdüyle tabiri yerindeyse yetmiş iki milletin bir araya gelmesiyle ve büyük bedeller ödenerek kuruldu.
Coğrafyanın da millisi mi olurmuş diye “mili coğrafya” ders kitabını eleştiren zihniyetler, abonesi oldukları “national geography” dergisinin milli coğrafya anlamına geldiğini bilmiyorlar mı sanıyorsunuz! Ya da amerikan milli havacılık dairesinin (NASA) national(milli) sözcüğüyle başladığından haberleri mi yok?
Özelleştirmenin tek kurtuluş yolu , borç batağından, zarar eden işletmelerden kurtulmanın yegane yöntemi olduğu teranelerini sürekli bize empoze etmek isteyenlerin, Avrupa’nın en düşük kamu payına sahip ülkesi olmamıza rağmen tüm stratejik kurumlarımızı birer birer elimizden çıkarmamızı neden isterler?
Avrupa’da -yaşlı kıta- sigorta sistemleri çökmek üzere olan bu sisteme yeni giriş yani prim yatıran sayısı her geçen gün azalmaktadır. Buna rağmen sistemden çıkan yani emekli olan çığ gibi büyümektedir. Gelir yok, maaş ödemeleri çok fazla ne yapmalı? diye düşündüklerinde akla gelen Türkiye’nin genç nüfusu oluyor. Büyük pazar... Bir bakıyoruz sigorta şirketleri hem kamusu hem de özel sektörü, yabancı sigorta şirketleri ile ya birleşiyor ya da kendilerini satıyorlar. Avrupalının amacı kendine kaynak sağlamak. Ya bizimkilerin korkaklığı, yalakalığı, vatan hainliği........!
Bırakın Avrupalının kamu fabrikalarını satmasını, mart ayı sonunda özel sektörümüzün nadide şirketlerinden “Yurtiçi Kargo”yu kim aldı biliyor musunuz? Fransızların PTT’Sİ (Fransa Milli Posta Servisi) yani Fransızların kamu kuruluşu...
Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika “asla özelleştirilemeyecek ya da yabancı sermayeye satılamayacak stratejik kurumlar” başlığı altında koruyucu kanunlar çıkarırken , neden ? bizim “ ulaşım,iletişim,demir çelik,limanlar vb. fabrikalarımızı; öz kaynaklarımızla yarattığımız değerlerimizi ve tüm stratejik kurumlarımızı satmamızı isterler...?
Bu istemlerinde iyi niyet aramak biraz saflık olmaz mı ?
Siz ne dersiniz ?


Mahmut ŞANAL
Harb-iş tersane işyeri eski temsilcisi
İşçilerin birliği hareketi sözcüsü

Hiç yorum yok: